Neden hala memlekettir Türkiye?

Her gün yeni ve hatta öncekilerini aratan haksızlıklar ve hukusuzluklar karşımıza çıkıyorken, bunca adaletsizliğe ses çıkarmayan, hatta buna çanak tutan insanlar bu kadar fazlayken ve bu kadar yüzsüzce ortada dolaşırlarken, neden hala memlekettir Türkiye? Çalıştıkları kurumları ve oturdukları koltukları bu çarpık düzeni korumak için kullanan insanlar bu kadar fazlayken neden hala memlekettir Türkiye? Bütün bunları görüp ama görmemezlikten gelenler bu kadar fazlayken, kul hakkı yiyenleri, topluma her gün düşmanlık ve kin salanları savunanlar bu kadar fazlayken neden hala memlekettir Türkiye? Yanı başında dünyalar güzeli orman yanıp kül olmuşken, atılacak çay paketlerine ellerini uzatıp kendi onurlarını kendi ayaklarıyla çiğneyen insanlar görürken neden hala memlekettir Türkiye? Bu çirkinlikleri dindarlık kisvesi altında savunmaya kalkanlar, böylelikle ne denli büyük bir çelişkiye düştüklerini farketmeyen, ses çıkarmayarak sorumluluklarını es geçen insanlar bu kadar fazlayken neden hala memlekettir Türkiye? Üstelik hayatının neredeyse tamamını Avrupa’da geçirmiş birisi için, bu manzaraya rağmen, neden hala memlekettir Türkiye?

 

Bu sorunun cevabına ilk olarak Avrupa’nın neden memleket olmadığını sorarak yaklaşabiliriz. Bakıldığında yaşadığım yerde hak da var, hukuk da var. Çalışan emeğinin karşılığını alabilmekte. Dayısı veya emmisi olmadan, emeğiyle istediği yere ulşabilmekte. Bunun aksi bir durum söz konusu olduğunda ise bunu eleştirme ve şikayet etme imkanı da güvence altındadır. Ayrıca burada yaşayan insanlar yetki sahibi yaptıkları kişiler karşısında süslü püslü cümlelerle küçülmek zorunda olmadıklarının da farkındadırlar. Yani özetle burada yaşayan insanlar onurlu bir şekilde hayatlarını sürdürebilmekteler.

 

Peki anlatılan bu düzende bozukluk nerededir ki yaşadığım yere 'memleket' diyememekteyim? Bozukluk tam da şuradadır; uygulanan değerler, kendi güzelliklerinden ve kendilerine duyulan hayranlıktan dolayı uygulanmıyorlar ve yaşatılmıyorlar. Yani bahsedilen değerler esas olarak görülmüyorlar. Daha çok araç olarak işlev kazanıyorlar ve kıymetleri de aslında bundan ibarettir. Peki bu araç hangi esas için kullanılmaktadır? Bunu kavramak için şu örnekten yola çıkalım: Burada devlet dairesinde çalışan bir memur, imara kapalı olan bir alanda inşaat yapılmasına göz yummaz, çünkü hem işlediği suçun ortaya çıkacağından ve böylece elde ettiği kısa vadeli maddi kazancın büyük bir zarara dönüşeceğinden emindir, hem de yapacağı hukuksuzluğun yayılacağından ve bu şekilde kısa vadeli maddi kazanç elde etse de, sonunda çarpık bir düzenin onu daha büyük maddi kayıba sürükleyeceğini öngörür. Sanırım bu örnekten önce sorduğum sorunun cevabı biraz ortaya çıkıyor: Uğurunda yaşanılan şey easen maddiyattır. Paradır, puldur aslında. Midenin bir güzelce dolmasıdır esasen. Hem şimdi doyması, hem de yakın ve uzak gelecekte.

 

Bu uğurda yaşam sürmekten kaçınan, hakkı hak için, hukuku hukuk için, özgürlüğü özgürlük için, onuru onur için yaşamak isteyenler işte tam da bundan dolayı buraya yabancılaşırlar. Ve bu yabancılar da kalkarlar, hayatlarında belki parmakla sayabilecekleri kadar uğradıkları bir yere memleket deme hissini duyarlar.

 

Ben de bahsedilen bu yabancılardan birisiyim. Türkiye hala memlekettir benim için çünkü burası, ulvi değerlerin kendi hatırlarından ve güzelliklerinden dolayı yaşayabilme hayalinin canlı kalabildiği yerdir. Bu hayal burada diridir, çünkü bu ülkede duyglar henüz tamamen ölmemiştir. Ulvi değerlerin kendi kendine yeterli olduğuna kanaat getirmek de canlı bir iç dünya gerektirir. İç dünyası kurak bir çöl olmuş bir insanın bunu kavramasının pek imkanı yoktur.

 

Aslında ülkemizde yaşanılan bütün çirkinlikler, diri kalan duyguların kötü emeller için yanlış noktalara yoğunlaştırılmalarından ve araçsallaştırılmarından dolayıdır. Ve aslında bir kaç doğru dokunuşla insanların henüz kurumayan duygularının doğru yerlere yönledirmek ve böylece büyük bir irfanı bu topraklarda yeşertmek mümkün. Türkiye’yi memleket yapan da işte tam da bu hayaldir, bu arzudur.

 

Adaleti adalete olan hayranlıkla, özgürlüğü özgürlüğün güzelliği uğuruna, hakkı hak, hukuku huku uğuruna yaşayan bir ülke hayal ediyorum. Sevilenlerin güzelliklerinden dolayı sevilen bir yer olsun istiyorum. Şairin dediği gibi; ‘Memleket isterim. Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; Olursa bir şikayet ölümden olsun.’

 

 

Göktuğ Alkan

 

Kommentar schreiben

Kommentare: 1
  • #1

    Dilek (Sonntag, 07 November 2021 12:34)

    Insallah olsun,aynen budur.Cok güzel ifade etmissin Göktug düsüncelerine ellerine saglik tebrikler.